İnsanlar, sayılamayacak kadar bana, ‘Kutsal Kitap’ta İsa’nın Tanrı olduğunu söylediği bir ayeti göster’ demişlerdir. Bu soruyu, tek Tanrı’ya inanan Yahudilerin İsa’yı gördükleri ve sözleri duydukları zaman yaptıkları tepkiye baktırarak yanıt veriyorum. İsa’nın iddiaları hakkında, illüzyonları yoktu. Daha açık olamazdı, İsa’nın Tanrılığı hakkındaki öğretişini pek iyi anlıyorlardı.
Eren’in Sorusu
Bir gün Eren, Mustafa adlı arkadaşımın nereden geldiğini sordu. Mustafa, ‘Tahmin et!’ diye yanıt verdi. ‘Sen, Pakistan’dan geliyorsun’ diye cevap verdi. ‘Yanlış! Sana bir kaç ipucu vereceğim: ana dilim Arapça, Afrika’nın kuzey batısında bulunan, kralı olan, eskiden Fransa kolonisi olan bir ülkede doğdum. Akdeniz’in karşı yakasında bulunan İspanya, bizden fazla uzak değildir. Ulusal yemeklerimiz kuskus ve kuzueti küp kebaptır. Baş şehrimiz Rabat’tır…’ Eren, ‘Anladım, Faslısın!’ diye bağırdı. Haklıydı. Mustafa, harfi harfine Faslı olduğunu hiç dememesine rağmen, kendini açık olarak tarif ettiği için, Eren nereden geldiğini hemen anlıyordu.
İsa’nın kendini tarif etmesini duyan dini önderler için tepkı aynıydı. Tanrı olduğunu söyledi ve tüm Tanrısal ünvanları benimsedi. Ayrıca, Baba Tanrı’yla BİR olduğunu da söylemiştir. Yahudiler, her kez ne söylediğini tam olarak anlıyorlardı, bu nedenle öfkelenmişlerdi ve onu ölüme idam etmeye karar vermişlerdi. Onlara göre, küfürden suçluydu.
“Tanrı’nın Oğlu”
Tutuklanmasından sonra İsa, Yüksek Kurul’un önüne (yani Yahudilerin en yüksek siyasi ve dini kurulu önüne) götürülmüştür. Kayafa adlı başkâhin, İsa’ya çok basit ve açık bir soru sormuştur. ‘Yaşayan Tanrı adına ant içmeni buyuruyorum, söyle bize, Tanrı’nın Oğlu Mesih sen misin?’ Hiç tereddüt etmeden İsa, ‘Söylediğin gibidir’ karşılığını vermiştir. (İncil, Matta 26:63-64)
Ertesi gün İsa, tekrar Yüksek Kurul’un önüne götürülmüştür. Sorgulamanın odak noktası, tekrar bu konuydu: ‘ ‘Yani, sen Tanrı’nın Oğlu musun?’ diye sordular. O da onlara, ‘Söylediğiniz gibi, ben O’yum’ dedi’. (İncil, Luka 22:70). Sözleri, yetkililerin öfkesini uyandırdı ve ölüme idam edilmesini elde ettiler. Mahkemelerin her ikisinde onu küfürle suçladılar. ‘Tanrı’ya küfretti! Artık tanıklara ne ihtiyacımız var? İşte küfürü işittiniz.’ (İncil, Matta 26:65). Sordukları soru, ‘Tanrı’nın bir oğlu musun?’ veya ‘Tanrı’nın çocuğu musun?’ değildi. O soruyu sormuş olsalardı, Yahudiler İsa’nın karşılığına o kadar şiddetli davranmayacaklardı. Ama İsa’nın kendisine ‘Tanrı’nın Oğlu’ olarak hitap ettiği zaman, ne demek istediğinden hiç şüpheleri yoktu, ve bu sonsuz Oğul, Tanrı’nın Kendisi’dir.
“Ben ve Baba biriz”
Pek çok kez İsa, Tanrı’ya konuştu ve O’na ‘Babam’ (Abba) olarak hitap etti. Tanrı Baba’yla birliğini açık olarak sergiledi. Bir kez Yahudiler, O’na ‘Eğer Mesih isen, bize açıkça söyle’ dediler. İsa onlara şu karşılığı verdi: ‘Size söyledim, ama iman etmiyorsunuz…Ben ve Baba biriz.’ Yahudiler O’nu taşlamak için yerden taş aldılar. İsa, onlara neden bunu yapmak istediklerini sorduğu zaman şu karşılığı verdiler: ‘Seni iyi işlerden ötürü değil, küfür ettiğin için taşlıyoruz. İnsan olduğun halde Tanrı olduğunu ileri sürüyorsun.’ Tekrar Yahudiler, İsa’nın sözlerinin anlamını açık olarak anlamışlardı.
Peygamberden Üstün
İsa peygamber miydi? Evet, kesinlikle. İsa sadece peygamber miydi? Katiyen! Kutsal Kitap’ta İsa’nın aynı zamanda hem insan, hem Tanrı olduğunu gösteren çok kanıt vardır. Dünyada hizmet ettiği zaman, sadece Tanrı’nın sahip olabildiği niteliklere ve özelliklere O da sahip olduğunu gösterdi. Sadece O, Tanrı’nın gerçek doğasını bize gösteriyor. Sadece Tanrı’nın söyleyebildiği ve yapabildiği şeyleri yapmıştır. Tanrısal ünvanlar, ona verilmiştir. Günahları bağışlayabilir ve yaşamları değiştirebilir.
Mükemmel bir birlikle İsa, Tanrı’yla birdir. Gücü her şeye yeter, her şeyi bilir, adaletli ve doğrudur. Günahsız bir yaşam sürdüren tek adamdır. Kuran, günahsız doğaya sahip olduğunu onaylıyor (Sourate 19). Kendi adla ve kendi yetkisiyle bir çok mucize yaptı: ölenleri diriltti, felçlileri, körleri, sağırları ve cüzzamlıları iyileştirdi. Cinleri çıkarttı, gölde fırtınayı yatıştırdı, binlerce insanı beş ekmek ve iki balıkla doyurdu. İnsanlar O’nu övdükleri zaman, İsa onları hiç azarlamadı, övgüleri tam doğru ve iyi olarak kabul etti. Bütün bu gerçekler, Tanrı olduğunu açıklaya güçlü kanıtlardır.
Bütün bu deliller ışığında, nasıl insanlar İsa’nın Tanrı olduğunu iddia etmediğini söyleyebilir?
Tanrı için imkânsız olan hiç bir şey yoktur.
Tanrı, kendini bize bu şekilde açığa vurmak istese, mutlaka bunu yapacak yeteneği vardır. Bunu yapamayacağını öne sürmek, her şeye gücü yettiğini inkar etmek anlamına gelecekti ve bu, küfür olacaktı. İnsanların, insan formunda görünebilen fantom, ruh ve cinlere inandıkları ama Tanrı’nın bu yeteneğe sahip olmadığına inandıklarını akıl almaz bulmuyor musunuz? Tanrı’nın neyi yapıp neyi yapamayacağına karar vermeye nasıl cesaret ediyoruz!
Imkânsız? Sır?
Şüphesiz bazıları, Tanrı’nın aynı an hem cennette hem yeryüzünde bulunamayacağını söyleceyeceklerdir. Bu fikri kavramak için, küçük bir örnek yardımcı olabilir. Boş bir şişeyi hayal ediniz. İçi sıvı bakımından tamamen boş, ama hava dolu olduğunu biliyoruz. Ve havanın kendi kalıbı olmadığı halde, havanın şişeyi doldururken onun kalıbını benimsediğini biliyoruz. Şişenin içindeki havanın özellikleri, şişeyi kuşatan havanın özelliklerinden başka değiller. Şişenin içinde hava bulunması, şişenin dışında hava bulunmadığı demek değildir; hava çevrede her yerde bulunur. Benzeri bir şekilde Tanrı, Tanrı olmaya devam ederken, aynı zaman hem insan olan Mesih’te bulunmak, hem O’nun dışında bulunmak yeteneğine sahiptir.